Her Zamanki Tanımlama Çabaları
Her yazımızda olduğu gibi zaman zaman bu yazıyı da güncelliyor, eksikliklerini tamamlıyor ve düzeltmeler, eklemeler yapıyoruz; yeni bağlantılar vb ekliyor ya da çıkarıyoruz. Bu konu ile ilgili tamamen yepyeni bir durum/tartışma ortaya çıktığında ise elbette onu ise ayrı bir yazı konusu yapacağız daha önce de olduğu gibi. O zaman klasik olarak tanımlama çabalarımızla başlayalım hep yaptığımız gibi.
Bugün dahi net ve kesin olarak kim(ler) olduğu bilinmeyen biri(leri) tarafından günümüzden yaklaşık 14 yıl önce Bitcoin’in ilk defa “üretilmesi”[1] ile başlayan blockchain (blok zinciri) teknolojisi (ve kripto varlıklar/paralar); tüm hayat ekseninde dijitalleşmenin ve Web 3.0 teknolojisinin getirdiği yenilikler[2] ile Metaverse ve NFT (“Non Fungible Token” ya da “Değiştirilemeyen/Değişmesi mümkün olmayan Token/Para”) gibi yıkıcı kavramları 2021 yılında hayatımızın can alıcı birer parçası haline getirdi.
Metaverse kavramına derinlemesine girmeden önce aslında dikkatimizi çekmesi gereken Meta kelimesidir. Meta (metâ, emtia (çoğul)), Türkçe sözcük anlamı olarak ticari amaçla üretilmiş, elde bulunan varlık/sermaye, ticaret malı, alınır-satılır mal anlamına gelmektedir ve Karl Marx’ın Kapital’inin de başlangıcını oluşturan konudur aslen buradan bakıldığında. İlginç bir şekilde İngilizce’de bakıldığında ise “meta” kelimesi ötesi(nde), üst(ünde) yüksek, değişik, yeri/şekli değişmiş, ters dönmüş, başkalaşım, değişme anlamlarına gelmektedir.
Blockchain ise kısaca verilerin temelde herhangi bir merkeze ya da otoriteye ihtiyaç duymaksızın; dağıtılmış/dağıtık şekilde ağ sistem(ler)i üzerinde saklandığı kayıt teknolojisi olarak tanımlanabilir. Esasen bu kayıt sistemi, Node adı verilen blockchain kullanıcıları tarafından kayıt altına alınmaktadır. Bir para transferi ya da başkaca bir türden süreç/işlem, tek bir kurum ya da kişi tarafından değil, tüm Node’ların bilgisayarlarında, “şifrelenmiş” bir halde depolanmaktadır. Bu yanıyla sicil işlevi de gören Blockchain teknolojisi, sunduğu sistemle para/değer ve mülk alışverişini sağlayan bir protokol olarak kullanılagelmektedir.
Web 1.0, Web 2.0, Web 3.0 derken şu an Web 4.0’ı ucundan da olsa görmeye başladık mı acaba? Aslında web 3.0’ın başlarında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki metaverse kavramı bunun tam olarak neresinde? Metaverse öncesi dünyada etkileşimin boyutu, yazışma yapmak, veri transferi, görüntülü görüşme, oyun oynamak ve benzeri seviyelerdeyken metaverse(ler) üzerinde/içerisinde bu eylemlerin ötesi vaat ediliyor. Türkçe adına bile tam karar veremediğimiz bu yeni “mecra” gerek sanal bir evren gerekse bizce daha da anlamlı olan bir Evren-Ötesi olarak aslen bize “olmak isteyip de olamadığımız” her ne varsa onu vaat ediyor aslında. Öyle ki kişiler bu yeni dijital evrende istedikleri taşınmazı, arabayı, gemiyi, arsayı, evi, tabloyu, sanat eserini ya da her türden araç gereci “satın alabiliyorlar” ve hatta avatarları vasıtası ile etkinlikler düzenleyebiliyor ya da bunlara katılabiliyorlar. Aslen bunların çoğu yeni değil; bakıldığında belki de çoğumuzun oynadığı The Sims ile başlayan, Second Life ile ete kemiğe bürünen ve ardından da Minecraft, Roblox, PUBG ve Fortnite gibi örnekleriyle ufaktan göz kırpmış olan bir yeni “evren” tasarımının bir adım ötesinden, öteki evrenden bahsediyoruz burada.
Birisi Sanal mı Dedi?
Bu arada biz burada özellikle bu tür mecralar için sanal ifadesini kullanmıyoruz, bunu da açıklıkla ifade etmeliyiz. Keza bunlar sanal, yani üretilmiş yerler değiller diyoruz ve bunlar da birer “gerçek” demeye devam ediyoruz. Zira bizce buralarda yapılan şeyler de gerçek ve her türden mali, sosyolojik, cezai, idari tüm sonuçları da gerçek. Örneğin burada kullanılacak olan virtual reality gözlüklerine biz çoğunlukla uygulamada kullanılageldiği üzere “sanal gerçeklik” gözlüğü demiyoruz ve bunun yerine virtual kelimesini “zımni” ya da “ismen olmasa da fiilen var olan” olarak dilimize çeviriyor ve anlıyoruz. Bu nedenle de zımni gerçeklik, fiili gerçeklik, etkili gerçeklik, örtülü gerçeklik gibi ifadeleri kullanmayı tercih ediyoruz. Bize göre dünya ayrılacaksa ikiye ayrılır. Bu ayrım sanal ve reel olarak değil; olsa olsa AFK yani away from keyboard olarak tanımlayabileceğimiz herhangi bir dijital araç gereçle etkileşimde olmadığımız anlar ve ATK yani attached to keyboard dediğimiz bu türden bir dijital cihazla etkileşimde olduğumuz anlar olarak yapılabilir. O nedenle yazıda sanal ifadesi genel olarak geçmemektedir. Bu kelimenin yerine konuya göre; “öte”, “örtülü”, “öteki” gibi ifadeler kullanılması tercih edilmiştir ve yeri geldiğinde de konu bağlamında detaylar açıklanmıştır.
Aynı şekilde bildiğiniz üzere metaverse öncesi dönemde sıkça kullanıla gelen yerleşmiş bir web 2.0 tabiri olan “sosyal medya” ifadesi yerine de biz bu ifadenin karşıladığı içerik/site/app/uygulama/oyun/platform ve benzerlerini işaret etmek için “yeni medya” terimini tercih ediyoruz.
Ocak 2022 İtibarı İle Güncel Duruma Kısa Bir Bakış
Metaverse kavramı ile tanışmamızın pandemi dönemine denk gelmesini nasıl yorumlamalıyız peki? Bir zamanlar bambaşka bir konuda dediğimiz gibi yine “zamanlama manidar mı? Evet manidar!” dememizin sırası mıdır?
Zuckerberg’in 2021 ortalarında yaptığı metaverse çıkışı ve sair söylemlerini[3] takiben bazı devletler ve de içlerinde Ankara’nın (Mansur Yavaş, Türkiye) bile yer aldığı yerel yönetimler bu türden öte evrenlerde yer almaya yönelik çeşitli planlar yaptıklarını ve hatta aksiyon aldıklarını açıklamaya başladılar.
Facebook, Microsoft gibi “büyük” şirketlerin internetin geleceği olarak tanımlamak suretiyle metaverse için birer birer adım atmasının ardından bu türden bir “sanal” evrene geçen bir dünya şehri bile var artık aslında: Güney Kore’nin başkenti Seul. Seul yerel yönetimine bakılırsa; insanlar virtual reality gözlüğü takarak müze turlarından belediye yönetimi ile iletişime geçmeye kadar pek çok şeyi gerçekleştirebilecek ve de belediye başkanının dijital ofisinin yanı sıra çeşitli sektörlere hizmet veren alanlar da dahil olmak üzere 2023’te kentte tüm kamu hizmetlerine “dijital” erişim için de tamamı milyonlarca dolara mal olacak olan bu “evren-ötesi / öteki-evren” kullanılabilecek.
Barbados devleti ise biraz da turizm reklamı olarak yorumlandığı üzere yeni bir öte gerçeklik platformu olan Decentraland ile metaverse evreninde büyükelçilik açmak için bir anlaşmaya vardıklarını ve de bu anlamda bu meta evren üzerinde elçiliklerinin açılması, e-vize hizmetlerinin verilmesi, avatarların çeşitli evrenler arasında hareketini sağlayan bir sistemin inşası gibi çeşitli projeler geliştirileceğini açıkladı.
Kullanıcılar arasında bir anda popülerleşen metaverse uygulamalarına bu şekilde kamusal otoritelerin de ciddi ilgi göstermesi geleceği şekillendirecek teknolojinin öte evrenlerle geleceğini ve bunun da aşağıda detaylarına eğilmeye çalışacağımız şu anda yeni medya ile bize zaten çoktan göz kırpmış olanlarla benzer ve aynı zamanda tamamen yepyeni sorunları da tanıştıracağını düşündürüyor.
Ne Tür Bir Hukuki Problem İsterdiniz?
Şu anda bile klasik ülke hukuklarının ve hatta uluslararası/uluslarüstü hukuk çabalarının dahi çok çok gerisinde kaldığı ve hızıyla asla yarışamadığı teknoloji dünyasındaki ve internet mecrasındaki “kanunların” temel belirleyicisi uzun zamandır aslen neredeyse sadece bu teknolojileri/mecraları ortaya koyan şirketler olarak gözüküyor. Bu gerçekten hareketle, metaverse(ler)‘in de zaten karışık olan gündemimize; fikri hak ihlalleri, suça yöneltme, insan haklarına zarar verme, dolandırıcılık gibi bilinen sorunlarımız anlamında negatif etkilerini hızla görmeye başlayacağımızı söylemek basit bir çıkarım olur. Böyle demiş olmakla beraber aslen belki bugün tam olarak sınırlarını belirleyip, adını koyamadığımız tarzda özellikle kişilik hakkı ihlalleri, kişisel veri ihlalleri, mahremiyet ve özel hayat ihlalleri gibi alanlarda çok derin yarıklar açacağını öngörebiliyoruz.
Metaverse evren projeleri için dünyada henüz hiçbir özel hukuki düzenleme yapılmış değildir. Bu türden öte evrenlerde yer alıp bunlara katılan kişi/kurum sayısı da bunların aktiflikleri ve interaktivite oranları da hızla artmaya devam edecek gibi gözükmektedir. Dolayısıyla, bir noktada bu türden metaverse evrenler için bazı ülkelerde hukuki düzenleme yapılması beklenebilir bir durumdur. Ulusal ya da uluslararası seviyede metaverse evrenlerine özgü bir hukuki düzenleme kısa-orta vadede gelmese bile aslen vurguladığımız üzere bu teknolojileri “piyasaya süren” şirketlerin kendi “yarattıkları” bu dünyalarda geçerli olmak üzere artık klasik kullanıcı sözleşmelerini aşar konum ve içerikte olmak üzere şeffaf ve detaylı bir iç kurallar bütününü yayınlamaları gerekebilecektir. Aynı site/uygulama/oyun platformlarındaki kullanıcı sözleşmelerindeki gibi ve fakat bu sefer hem etik hem sosyoloji dallarından da çok dikkatle incelenip yapılandırılması gereken ve hukukçularla titiz şekilde hazırlanması gereken bu türden kurallara uymayan metaverse kullanıcıları da belirlenen yaptırımlarla zamanla karşı karşıya kalabileceklerdir.
Klasik hukukların yavaşlıkları nedeniyle düzenlemesiz kalma ihtimali bulunan metaverse dünyalar aracılığıyla ticari veri/sır sızdırılması, kara para aklama, çocukların cinsel istismarı ve siber saldırı gibi suçların işlenmesi potansiyel failler açısından sistemlerin merkeziyetsizliği ve görece anonimliği nedeni ile çok çok daha kolay bir hale gelecek ve bu türden evrenler maalesef kolaylıkla temel amaçları dışında olmak üzere yukarıda bahsettiğimiz etik ve hukuk kurallarına aykırı bir şekilde kullanılabilecektir.
Dijital Eşyalar, Kripto Paralar, Dijital Miras ve Metaverse Bağlamında Türkiye’deki Hukuki Durum
Esasen öte evrenlerde çok yüksek sayıda hukuki uyuşmazlık doğmayacağını düşünebiliriz başta. Keza metaverse üzerinde yapılan “işlemler” blockchain teknolojisi ile çalışan akıllı sözleşmeler ile kurulacaktır. Bu noktadan bakıldığında sistem kendi kendini doğrulama mekanizmasına sahip gözükmektedir. Ancak yaşanabilecek dolandırıcılık, taciz gibi Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) kapsamına giren, suç sayılan pek çok eylem türünün de zaman içerisinde insanın doğal yapısı (suça yatkınlığı) gereği her tür ortamda olduğu üzere metaverse üzerinde de görülmeye başlanacağı kesindir.
Şu anki kullanım ilk planda yatırım temelli “metaverse arsası” satın alma üzerine yoğunlaştığından, belki de ilk sorunlar mülkiyet bağlamında deneyimlenebilecektir. Aslına bakacak olursak klasik hukuki bakış açısı ile mülkiyet kavramı “taşınır” ve “taşınmaz” mallar için düşünülegelmiştir ve mülkiyet hep maddi bir varlık üzerine kurulmuştur. Bunun belki göreceli tek istinası fikri mülkiyet teorisindeki bazı yaklaşımlardır. Bu nedenle bizim dijital varlıklar olarak gördüğümüz şeyler üzerindeki her türlü hukuki işlem, eninde sonunda paraya yani yine maddi bir varlığa ve hatta değere dönüştürülebilir olduğu kadarıyla kabul edilegelmektedir, tamamen dijital bir değer ifade eden ve maddi bir varlığa(değere) dönüştürelemeyenler ise hukuk sisteminin genel kabulünün (şimdilik) dışında kalmaktadır.
Öyle ki 2003 civarından beri içinde olduğumuz oyun/app sektöründe çokça tecrübe ettiğimiz üzere; oyun/app içinde karakterimize (eskiler “(ç)char” derler) bir araç/tool/eşya/kıyafet/özellik/seviye ve sair ürün satın aldığımızda eğer bu satın alınan “şey” karakterinize yüklenmez yani onu app/oyun içinde kullanamazsanız ya da yüklense bile bir şekilde çalınırsa ya da hacklenirse burada onu almak için ödemiş olduğunuz geleneksel olarak maddi bir varlık olan parayı “kaybetmiş” olurdunuz.
Oysa ki öte evrenlerdeki ödemeye dair işlemlerin bu evrenlere özgü kripto para birimleriyle yapılabileceğini ve genelde de belki sadece bu tarz bir ödeme yönteminin kullanılacağını/tercih edileceğini düşünürsek artık yüzde yüz uçtan uca dijital bir ilişki söz konusu olacak demektir. Bugün belki bu satırları okuyan pek çoğumuzun yaşadığı bir durumdur bu, içinde bulunulan “ortam” dijital ve harcanan değer/para birimi de “dijital. İşte bu durumda klasik hukukların da geleneksel varlık/mülkiyet tanımlarının yanına “dijital varlık” tanımını da ekleme zorunlulukları doğacaktır.
Aslında şu anda herhangi bir özel düzenlemeye ihtiyaç olmaksızın zaten geçerli mevzuatımız çerçevesinde miras hukuku bakımından terekeyi yalnızca maddi varlığa sahip malların oluşturduğu gibi bir sonuca varılamaz. Dolayısıyla bu türden bir “dijital varlık” tanımına yönelik mevzuat değişikliği gelmese dahi son dönemde de gördüğümüz üzere Türkiye’de bir istinaf mahkemesi kararında[4] hiç özel bir mevzuata/tanımlamaya ihtiyaç duymaksızın, dijital mirasın mümkün olduğunu (aksine bir yorum yapmak kanunen imkânsız olduğu için) kabul etmektedir.
Buna karşılık tartışmalı bir Yargıtay kararında[5] ise bir oyun karakterinin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesini (çalınmasını), oyun karakteri ekonomik bir değer taşısa da taşınır bir mal olmadığı için (dijital bir varlığı olmasına rağmen) hırsızlık suçu kapsamında saymamış ve TCK md. 244 anlamında sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu kapsamında görmüş ve de suçu “verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi” olarak belirtmiştir.
Burada bir de tabii ki suçun tespiti mümkün olsa da suçlunun/şüphelinin tespitinde yaşanacak zorluklar da akla gelmektedir. Öyle ki metaverse üzerinde bir haksız fiil işlenmesi durumunda (örneğin andığımız TCK md. 244 hükmündeki bilişim suçları için); cezai müeyyidenin uygulanabilir olması için ilgili fail(ler)in tespitinin yapılması zorunludur. Buna karşılık bugün dahi internetteki pek çok hukuka aykırı eylemin faili çeşitli kimlik gizleme ve anonimite yöntemleri nedeniyle tespit edilememekte ya da ABD kaynaklı yeni medya/metaverse sağlayıcı şirketlerce kurulu şubelerinin bulunmadığı ve ABD ile veri paylaşım sözleşmesi ya da güvenilir ülke protokolü olmayan Türkiye gibi ülkelere bilgi akışı sağlanmamaktadır. Dolayısıyla merkeziyetsiz bir yapısı bulunan ve kişilerin birer şifrelenmiş numaradan ibaret olduğu bu tür öte evrenler söz konusu olduğunda ise buralarda kişi tespiti yapılması imkansıza yakın olabilecektir. Nitekim bu sebeple bazı metaverse projeleri sadece kişilerin kendi isimleriyle evrene giriş yapmasına izin vermektedir.
Peki metaverse üzerinde birisi bizi (avatarımızı) öldürürse, o kişinin eylemini hangi madde bağlamında inceleyebileceğiz? Bir dijital varlığınız/malınız (ev, bina, köprü, tablo vs) saldırıya uğradı ve yıkıldı ya da zarar gördü, bu durumda TCK sadece taşınır ve taşınmaz mala karşı zarar vermeyi düzenlediğinden bu türden olaylarda dijital varlığa zarar verme karşısında hangi TCK maddesini işletebileceğiz? Belki de bilişim suçlarıyla yoğun anlamda ilk karşılaşmaya başladığımız 1990’ların sonu 2000’lerin başında söylediğimiz gibi konuyla ilgili özel bir hukuki düzenleme yapılana kadar (tabii eğer yapılırsa) biz en azından Türkiye’de Yargıtay’ın andığımız şekilde TCK md. 244 anlamında oyun paraları ve dijital eşyalara dair olan kararlarını kıyasen bu konuda da uygulayabiliriz.
Metaverse üzerindeki evrenlerin ve dahası blockchain teknolojisinin merkeziyetsiz bir ağ sistemi olduğu düşünüldüğünde öte evrenlerde gerçekleşen satım gibi işlemlerin geçersizliği iddiası gibi nedenlerle hangi kuruma çözüm için başvurulması gerekeceği ve o kurumun da bu uyuşmazlığı hangi hukuka göre çözeceği de tartışmalı olacaktır. Satıcı ile alıcıyı buluşturan aracı kuruma mı, ilgili metaverse evrenini ortaya koyan şirkete mi başvuru yapılmalıdır gibi sorular henüz cevap beklemektedir.
Metaverse üzerindeki alım satım işlemlerinde satış sözleşmesinin kurulması noktasında o sözleşmenin hukuken kurucu unsuru olan karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı aranması çerçevesinde yaşanabilecek bir irade uyuşmazlığı yaşanması hali ya da sözleşmenin geçerlilik unsurlarından biri olan sözleşme taraflarından en az birinin fiil ehliyetine sahip olmaması gibi haller de ilgili sözleşme Türkiye hukukuna göre sakatlanmış kabul edilecek ve de sözleşmenin geçerli olarak kurulmasına engel teşkil edecektir. Yani böylesi bir durumda satış sözleşmesinin yapılmış olması bile bizim hukukumuz açısından sonuç doğurmayacaktır ve fakat smart contracts (akıllı sözleşmeler) düşünüldüğünde metaverse üzerinde nodeların (blockchain kullanıcılarının) %51’i tarafından onaylandıktan sonra artık bu türden bir işlem geçerli sonucu elbette ki metaverse üzerinde doğurmuş olacaktır.
Kripto Paralara/Hesaplara Haciz ve Bizzat Kripto Borsa Şirketine İhtiyati Haciz
Kripto para birimlerinin kullanımının ışık hızıyla artmasıyla ve metaverse evrenleri çevresinde oluşan büyük merak ve yatırım fırsatı düşüncesi nedeni ile bu öte evrenlerdeki mülk alım satım işlemlerinin hacmi şimdiden çok büyük gözükmektedir. Buralarda edinilen mülklerin hacze konu olup olmayacağı da yatırımcıların çokça sorduğu bir sorudur. Bu bağlamda Türkiye’de 16 Nisan 2021 tarihli “Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) kripto varlıkları “dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanılarak sanal olarak oluşturulup dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, ancak itibari para, kaydi para, elektronik para, ödeme aracı, menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı olarak nitelendirilmeyen gayri maddi varlıklar” olarak tanımlanmış durumdadır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) yaptığı bu tanım kapsamında kripto varlıkların menkul kıymet veya sermaye piyasası aracı ya da ödeme aracı olarak nitelendirilebilmesi de artık mümkün değildir. Bununla birlikte ilgili Yönetmelik çıktıktan daha sonraki bir tarihte ise aşağıda detaylarına değineceğimiz sürecin sonucunda verilen milat niteliğindeki bir icra mahkemesi kararında ise; kripto paraların “bir çeşit döviz veya sanal para olarak kabul edildiğini” belirtilmek suretiyle Yönetmelik’tekinden daha farklı bir tanıma gidilmiştir ve kripto varlıkların haczi mümkün kılınmıştır böylelikle.
Bu andığımız Türkiye’de kripto paraya ilk haciz işlemi Mart 2021’de uygulanmıştır. İstanbul 14. İcra Dairesi alacaklı bir vatandaşın talebi doğrultusunda borçlu konumundaki bir başka vatandaşın 42 bin lira (masraflarla beraber yaklaşık 60 bin lira) değerindeki borcu için kripto para borsasındaki hesabına haciz koymuştur[6]. Eliptik Yazılım ve Ticaret Anonim Şirketi’ne bağlı Btctürk isimli firma aracılığıyla al sat yapan bir vatandaşın sanal parasına 5 Mart 2021 tahinde haciz uygulandı ki bu durum aslen kripto paraların merkeziyetsiz olması ile çelişik gözüktü ve fakat söz konusu olan bir borsaydı sonuçta. Bunun üzerine Btctürk ilgili vatandaşın hesabını 8 Nisan 2021 tarihinde blokelemiş ve de yeniden açılabilmesi için ilgili haczin kaldırılması gerektiğini bildirmiştir.
Daha önce kripto paradan elde edilen gelirlere el konulmasına ilişkin işlemleri görmüştük ve fakat “dijital” paraya yani “coinlere” haciz uygulanmasının ilk örneği bu olay olmuştur. Kripto paraların karşılığı olan değer değil de ilk kez bizatihi kripto para biriminin yani coin’in bizzat kendisi haciz konusu edilmiştir burada.
Burada “dijital” mal varlığına el konulmasına rağmen tahsilat işleminin nasıl gerçekleşeceği açıkça belirsiz durumdadır. Öyle ki konuya kanunen bakacak olursak; İcra İflas Kanunu’nda yasaklı ve hacze kabil olmayan mallar dışındaki her mala yasal işlem yapılabilir. Bu nedenle kripto paraya haciz konulması hukuka uygundur. Ancak tartışmalı olan hacizden sonra bu dijital değerlerin paraya çevrilmesi ve bunların icra dairesine gönderilmesi ve depo edilmesi yani tahsilat noktasındadır.
İlgili icra dairesince koyulmuş olan söz konusu hacze icra mahkemesi nezdinde de itiraz edilmiş ve mahkeme de kripto para haczi kararını onaylamıştır. İcra hukuk mahkemesi, kripto varlıkların ekonomik bir değere sahip olduğu ve neticesiyle haczinin mümkün olduğu ve dolayısıyla da haczedilebileceğine karar vermiştir[7].
İtiraz dilekçesinde, öncelikle borsa tarafından konulan blokenin gerekli önlemler alınarak ihtiyaten kaldırılmasına ve de icra müdürlüğü tarafından gönderilen haciz ihbarnamesinin iptaline, mahkeme aksi kanaatte ise kripto paraların, ihbarnamenin 3. kişiye ulaşmasından mahkemenin karar verilinceye kadarki süresi içinde kripto para için işlem gördüğü en üst değerden Türk lirasına çevrilmesine karar verilmesine ve son olarak da Türkiye’deki kripto para borsalarının SPK mevzuatına tabi aracı kurum ya da BDDK mevzuatına tabi banka veya finans kuruluşu olarak adlandırılamayacağı için mevzuat yokluğundan haciz ihbarnamesinin iptalinin gerektiği öne sürüldüyse de davalının tazminata mahkum edilmesi ve mallar üzerindeki haczin kaldırılması da istenen bu itiraz talebini değerlendiren İstanbul İcra Hukuk Mahkemesi, 19 Nisan 2021’de Türkiye’deki kripto para piyasası için emsal teşkil edecek bir karar vermiş olmuştur.
Kararda, İcra İflas Kanununun (İİK) 89/1. maddesi kapsamında, alacaklı avukatının talebiyle şikayete konu haciz ihbarnamesinin düzenlendiğinin anlaşıldığı belirtilerek, şu ifadeler kullanılmıştır: “Her ne kadar davacı, kripto paraların haczedilmeyeceğini iddia ederek şikayetçi olmuş ise de bu tür paraların da emtia ve menkul kıymetler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bir çeşit dijital döviz veya sanal para olarak kabul edildiği, dolayısıyla haczedilebileceği anlaşıldığından şikayetin reddine dair karar verilmiştir.”
Dolayısıyla da bu karar Türkiye’de kripto paralara yönelik mahkemelerce gerçekleştirilen ilk hukuki işlem olması nedeniyle emsal değer taşıyacak gibi gözükmektedir.
Netice olarak TCMB’nin çıkardığı Yönetmelik’te her ne kadar ”kripto varlıklar ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılamaz” denmekteyse de şu an gelinen noktada, bir borç ödemesinin dolaylı yoldan kripto varlıklar üzerinden yapılabileceği anlaşılmaktadır.
Bu olayın üzerinden 6 ay geçmiş geçmemişti ki Eylül 2021’de bu sefer de bir başka vatandaş, bu defa bizzat Binance Türkiye‘ye karşı 240 bin dolarlık kayıp bitcoin konusu nedeniyle ihtiyati haciz işlemi başlattı. Söz konusu vatandaş, Mersin Tüketici Mahkemesi’ne başvuru yaparak Binance Türkiye’nin bağlı olduğu BN Teknoloji AŞ için ihtiyati haciz işlemi başlattı.
Öyle ki Binance Türkiye hesabına 240.000 dolar gönderen ve paranın ortadan kaybolduğunu iddia eden vatandaş, şirkete haciz işlemleri başlatmak için başvuru yapmıştı. Başvuruyu inceleyen Mersin Tüketici Mahkemesi, yüzde 15 oranında teminat yatırılması şartı ile kararı verdi ve mahkemenin belirlediği 36 bin dolar teminat ücreti de yatırılınca ihtiyati haciz kararı gerçekleşmiş olmuştu.
Alınan karar sonrası harekete geçen Mersin 4. İcra Müdürlüğü, haciz işlemleri için çalışmalara başladı. Merkezi İstanbul’da bulunan Binance Türkiye’nin bağlı olduğu BN Teknoloji AŞ için 40 bankaya haciz talimatı verdi. Yazıda şirketin banka hesaplarındaki para bloke konulması istenirken Binance Türkiye de konu hakkında açıklama yapmıştı[8].
Binance Türkiye yaptığı açıklamada, “Şirketimizin yaptığı araştırmalar sonucunda adı geçen müşterinin kaybolduğunu iddia ettiği tutarın kendi rızasıyla transfer edildiği tespit edildi. İlgili kişinin bu işlem nedeniyle herhangi bir hak ve alacağı bulunmamaktadır. İşlem gerçekleştirilirken gerekli olan ve sadece müşterinin bildiği bilgilerin kullanıldığı da tespitlerimiz arasında yer alıyor. Konu hakkında müşterimiz ve ilgili makamlar bilgilendirilmiştir.” ifadelerini kullanmıştır.
Öyle ki bu olayların tartışmaları daha devam ederken ilgili şirket Binance Türkiye’ye bu sefer de Aralık 2021’de Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından yapılan yükümlülük denetiminde tespit edilen ihlallere ilişkin olarak ciddi sayılabilecek bir miktar olarak (kanundaki en üst sınır da olsa haklı olarak çok düşük bulunmuştur) en üst limit olan 8 milyon TL idari para cezası kesilmiştir[9] ve şirket bu konuda yine bir resmi açıklamada bulunmuştur[10].
Bu üç olay da bize şunu göstermiştir ki; metaverse evrenlerinde edinilen mülklerin haczi ve haczin usulü gibi konular aslen belki de en hızlı şekilde hukuki düzenlemeye ihtiyaç duyulan konuların başında gelmektedir.
Metaverse Deneyimini Bekleyen Olası Bazı Hukuki Sorunlar
Metaverse deneyiminde bizleri bekleyen ve zaten yeni medya (web 2.0) döneminden çok da aşina olduğumuz bazı hukuki sorunlar olarak metaverse evrenlerini sunan şirketler arasında yaşanabilecek ve yine önceki dönemkilerden bile daha çetin geçeceği anlaşılan patent savaşları başlayacaktır. Ayrıca öte evrenlerde yaratılan dijital eserler üzerinde doğacak fikri mülkiyet hukuku tartışmaları (Başta dijital binaların/evlerin/eserlerin/şehirlerin, avatarların vs 3d tasarım/çizim ve modellemeleri başta olmak üzere öte evrenlerde avatarlarca yaratılan her türden içerik açısından düşünülebilir), dijital miras ihtimali (metaverse kullanıcısının vefatının ardından öte evrenlerdeki dijital varlıklarının ve hatta bizatihi avatarının durumu yeni hukuki düzenlemeleri gerektirmeyecek midir?) ve de kişilik hakları ihlalleri, kişisel verilerin ifşası, gizlilik ve mahremiyet zaafiyeti sorunları görülebilir.
Metaverse’e özgü olarak karşılaşabileceğimiz mülkiyet hakkı ve bu hakkın üzerinde yaşanabilecek sair kısıtlamalar (Aslen belki de fragmanını kripto/dijital varlıklarının haczi ile gördüğümüz ve fakat avatarların metaverse üzerindeki evlerine izinsiz girilmesi vb gibi yeni açılımları bağlamında) ile ilgili sorunlar herhalde kişiler arası ilişkiler bağlamında en çok konuşulan başlık olacaktır.
Ayrıca maalesef siber zorbalık, siber şiddet ve bunlara ilişkin eylemler de Metaverse’ler bağlamında yine çokça konuşuluyor/tartışılıyor olmaya devam edecek gibi gözüküyor.
Metaverse(ler) içinde meydana gelebilecek çeşitli alanlarda gerçekleşecek hukuka aykırılıkların çözümünde rol alacak hukukçular olarak üzerinde çokça çalışmamızı gerektirecek diğer akla gelen en temel sorunsal konuları kısa başlıklar halinde sayılmak üzere aşağıdaki gibi olabilir.
Metaverse’lerde Uygulanacak Hukuki Sistem ve Sorumluluk Rejimi
Açılacak metaverse evrenler acaba kripto para birimlerinden aşina olduğumuz üzere merkeziyetsiz bir durumda mı bulunacaklar yoksa bunları açan Facebook (Meta), Microsoft gibi şirketlerin kapalı kutuları olarak mı yer alacaklar? Bu sorunun cevabı bu öte evrenler arasında kullanıcıların nasıl geçiş yapabileceğine ve hatta geçiş yapıp yapamayacağına dair hukuki sorunu düşündürüyor. Tüm öte evrenler için tek bir hukuki sorumluluk düzeni mi söz konusu olacak, yani bir nevi insan hakları beyannamesinde olduğu gibi bir üst evrensel hukuk ve kullanıcı/avatar hakları bildirgesi gibi, yoksa klasik ülke hukukları ya da site/app/oyun kullanıcı sözleşmeleri gibi her bir ülke/uygulama/app/oyun için ayrı bir sorumluluk rejimi mi öngörülecektir?
Öyle ki meta evrenler tıpkı yeni medyanın yaptığı gibi klasik ülkesel sınırları aşar bir etkiyi, bu sefer daha da “gerçekçi” bir şekilde ortaya koyacaklarından, farklı ülkelerde yaşayan ya da farklı ülkelerin vatandaşı olan kişilerin bu mecralarda yaşayabilecekleri hukuki problemlerin çözümünde uygulanacak olan hukukun hangi hukuk olacağı da çözülmesi gereken başka bir sorundur.
Bu tür durumlarda aslen aşina olduğumuz uluslararası hukuk kuralları uygulama alanı bulabilecek midir yoksa metaverse için uluslararası düzeyde kabul görecek kendine göre/özgü “sui generis” bir hukuk sistemi mi inşa etmek gerekecektir?
Bugün dahi tüm dijital alanlarda devletlerin yargı yetkilerinin sınırlarının nerede başladığının ve bittiğinin tespitinin yapılmasından zorluklarla karşılaşılırken; farklı ülke hukuklarına tabi metaverse kullanıcıları arasında yaşanan hukuki problemleri yerel hukuk kurallarının çatışmasına neden olacak ve kullanıcılar farklı hukuki uygulamalara tabi olacaktır. Diğer taraftan yukarıda da bahsettiğimiz üzere bu sorunların çoğunluğu uluslararası ya da ülkesel yargı organları tarafından değil; yine o evreni “işleten” şirketler tarafından oluşturulan son kullanıcı sözleşmelerinin hükümleri kapsamında bir çözüme kavuşturulacaktır. Bu bağlamda bu türden çatışmaları engellemenin ve hukuki sorunları adilane çözümlere kavuşturabilmenin; bu şirketlerin hazırladığı son kullanıcı sözleşmelerinin en başta şeffaf şekilde ortaya koyulması ve daha da ileri bir boyutta evrensel avatar/kullanıcı hakları belgesine uyumluluğu sürekli kontrol edilen metaverse özgü kuralların oluşması ile mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
Yeni medya platformlarında örneklerini hukukçu olarak çokça gördüğümüz ve çözüme katkı sunmaya çalıştığımız üzere kişilerin platform/site/uygulama/oyun kullanıcı sözleşmesini (kurallar bütünü) ısrarla birden fazla kere ihlal etmesi ve/veya hesabını sadece ihlale yönelik hareketler için açmış ve kullanıyor olması noktasında o kişiye (e-posta adresine ve/veya ip adresine) ait hesabın kalıcı olarak sistemden kaldırılması ve o kişinin bir daha aynı cihazdan/ip adresinden/e-posta hesabından ve/veya bağlı 3. taraf uygulamalar (Facebook, Twitter, Isntagram vb) vasıtası ile yeni bir hesap oluşturamaması gibi bir durumu metaverse için düşündüğümüzde; öte evrende ciddi bir “suç işleyen” kişi karşısında biz hukukçular o kişinin avatarının meta evrenden tamamen çıkarılması/atılması/silinmesi gibi bir çözüm mü önereceğiz? Yeni medya uygulamalarında da etkileri tartışılan böylesi bir yaptırımı kabul etmek aslen hiçbir hukukçunun kabul edemeyeceği idam cezasını bile akla getirebilmektedir. Böylesi çok ağır ve açıkça “hukuksuz/haksız” bir müeyyide (metaverse’den yasaklanma vb) karşısında yaşam hakkında olduğu gibi; “her insanın metaverse giriş hakkı mutlaktır” şeklinde bir temel hak belirleme ihtiyacı tartışılabilir olacak mıdır gelecekte acaba?
Akla gelen tüm bu soru yumakları ve gelişmeleri günbegün hızla devam eden bu türden standart dışı etkileri olan düzen yıkıcı teknolojilerin hukuki, sosyolojik, ekonomik etkileri bağlamında bakıldığında kamusal faaliyetlerin düzenlenmesi noktasında da artık hukukçuların öte evrenlere özgü yeni bir insan hakları hukuku, uluslar üstü bir ceza hukuku, özel bir vergi hukuku, yenilenmiş bir milletlerarası hukuk anlayışı gibi alanlarda çalışmaya başlaması da uzak bir gelecekte de olsa beklenebilir durumdadır, şu an içinse yakın-orta vadede böylesi bir çıkarım çok iddialı olacak ve çok da mümkün kabul edilemeyecektir elbette ki.
İş Hukuku
Bir şirketin çalışanları metaverse üzerindeki ofislerinde toplantı halindeyken avatarlardan biri/birkaçı hacklenirse; yani avatarına yetkisiz erişim oluştuğu taktirde, toplantı sahibi olan şirketin kusursuz sorumluluğuna gidilebilecek şekilde kanunda özel bir kusura dayanmayan sorumluluk hali ihdas edilmesi düşünülebilir mi? Böyle bir durumda doğan zararlardan dolayı ya da ilgili öte evrenin sağlayıcısından kaynaklı bir güvenlik açığının varlığını düşündüğümüzde; ilgili metaverse sağlayıcısının mı ilgili çalışana tazminat ödemesi gerekecektir?
Yoksa bu yetkisiz erişim/hack temelli zaafiyete ihmali eylemleri nedeniyle bile olsa neden olan ilgili avatarı kullanan işçinin bizatihi kendisi ise o zaman da ilgili şirketin söz konusu çalışanına bu bağlamda ilgili zararları tazminat çerçevesinde rücu hakkı olabileceğini mi söyleyeceğiz?
Başka bir örnek olarak bu sefer de metaverse dijital ofisinde vr gözlüğü ile toplantı yapan bir işçinin bu esnada kendi evinde olduğu halde düşerek vs yaralanması ya da kullanmakta olduğu ilgili elektronik aletlerdeki sıkıntılar nedeniyle bedensel bir zarara uğraması halinde bunu bir iş kazası olarak yorumlayabilecek miyiz?
Vergilendirme
Devletlerin metaverse evreninde herhangi bir vergilendirme sistemi kurup kuramayacağı başka bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletler tarafından sunulan hizmetlerin vergilendirilmesi yine o ülke hukuku kapsamında değerlendirilebilecekken, öte evrenlerin görece merkeziyetsiz bir sistem üzerinde ve avatarın birinden diğerine geçişine de izin verir şekilde olacağı düşünülürse birbirine geçişli bir yapıya sahip olması durumunda ilgili ödeme, satın alma, coin/para alış verişi vb işlemlerinde hangi devletin vergi alacağı ve/veya hangi yer vergi hukukunun (olası çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının kapsamları da düşünüldüğünde) uygulanacağını belirlemek zorlaşacaktır.
Sonuç Gibi Olmasa da
Görüldüğü üzere genel yazılarımızın aksine cevaplardan çok soruları barındıran bir yazı oldu ve bunun elbette bir nedeni var.
Aynı bugün Instagram, Twitter, Snapchat, Tiktok ve benzeri uygulamalar hayatımızın nasıl “vazgeçilmez” bir parçası haline geldiyse; ilerleyen on yıllarda da metaverse kavramının günlük faaliyetlerimizin çok büyük bir bölümünü oluşturacağını düşünüyoruz. Bu anlamda bugün gün içinde saatlerini yeni medya uygulamaları üzerinde geçiren bir toplum olarak artık bırakın vaktimizi vakfetmeyi bu sefer “gerçek” dünyadan kopma noktasına gelecek kadar bu öte evrenlerde yer alma/kalma olasılığımızı düşündüğümüzde buraya girememe/buradan yasaklanma halinde (özellikle bugünkü dijital yerliler/dijital göçmenler anolojisi bağlamında düşünüldüğünde bizatihi metaverse içerisine doğacak gelecek nesillerin artık “gerçeği” değil “gölgesini” yani metaverse’in kendisini tek gerçek olarak algılaması halinde) o günkü “distopik” dünya düzeninden/toplumdan dışlanma hissine kadar varabilecek şekilde yaşanabilecek olumsuz etkiler ve hatta travmalar hepimizin aklına gelmektedir.
Yukarıda belki de kasvetli bir şekilde sayıp döktüğümüz ve sosyolojik ve felsefi açısından da cevaplanması elzem soruların oluşacağı garanti olan hukuki problemlere kalıcı ve uygulanabilir çözümler sunabilmek için metaverse konseptinin net şekilde somutlaşarak uygulamaya geçmesini biz de görünmeye başlayan örneklerini deneyimleyerek merakla bekliyoruz.
Bu noktada açıkça ifade ve kabul etmek gerekir ki; kanun (yapma hızı) her zaman için teknolojinin (gelişme hızının) arkasında kalacaktır. Yıllardır söylediğimiz bu gerçek şimdi metaverse kavramının hayatımıza büyük bir hızla girdiği şu günlerde daha da belirginleşmiştir.
Ancak yine de hukukun teknolojiyi soluk soluğa takip edip yakalamaya çalışmasına aldanmaksızın; hukuk dünyasındaki tüm aktörlerin bu değişim ve gelişimi yakalayarak teknolojik gelişmeleri çok sıkı takip etmek suretiyle ileride ortaya çıkabilecek hukuki problemleri daha şimdiden ön görmesi gerekmektedir. Öyle ki bu türden proaktif çözümler sunmak için gerekli çalışmalara başlaması, her zaman söylediğimiz gibi daha uyuşmazlık boyutuna ulaşmadan engelleyebilmesi bizce ciddi bir önem arz etmektedir. Zaten ancak bu şekilde teknolojiden “anlayan” hukukçuların ve hukuktan “anlayan” bilişimcilerin/teknolojistlerin birlikte ve senkron çalışması dünyamızı koşar adım girdiği bu yeni çağda hiç kuşku yok ki çok daha güvenli bir hale getirecektir.
Zaten metaverse evrenlerinde yaşanacak hızlı gelişmelere karşı bu evrenleri ortaya koyan şirketlerin ve sair düzenleyici paydaşların, Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’nde (General Data Protection Regualtion) bahsedilen tüm dünya için yol gösterici niteliği haiz “privacy by design” (tasarımın başından itibaren gizlilik) kavramına paralel olarak, yazılım/donanım mimarisinde olduğu gibi öte evren tasarımının da daha ilk planlanma aşamasında hukuki ve etik prensiplerin değerlendirmesi bizce bir zaruret olarak ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca yargılama, çünkü uzun yıllardır dijital delillerin gündeme gelmediği bir boşanma ya da iş davası görmedik sanıyorum, dolayısıyla yargılama noktasına da baktığımızda gönül ister ki tüm mahkemeler bilişim ve teknoloji konusunda uzmanlaşmış olsunlar ve fakat bunun gerçekleşmesi mümkün gözükmemekle birlikte şimdilik sadece ceza hukuku bağlamında olup dar bir alanda kalmış ve aslen bizce gecikmiş bir gelişme olsa da nihayeten bazı asliye ceza ve ağır ceza mahkemelerinin bu suçlara iş bölümü ilişkisi içinde bakmaya görevli kılınması yoluyla 25 Kasım 2021 tarihi itibarı ile ülkemizde bilişim uzmanlık mahkemeleri kurulmuş[11] durumdadır.
Bu nedenle son söz olarak her zaman ifade ettiğimiz gibi her üniversitede, başta hukuk olmak üzere her fakültede veri okur yazarlığı, siber etik ve bilişim hukuku derslerinin mutlaka olması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Yukarıda “Metaverse’lerde Uygulanacak Hukuki Sistem ve Sorumluluk Rejimi” başlığında da değindiğimiz bu yazının konusunu oluşturan yenilikçi teknolojik kavramlarının hukuk dahil pek çok alan bağlamında yıkıcı, standart bozucu ve dolayısıyla da kendi dinamiklerini dikte ettiren etkileri olduğu düşüncesini uzundur taşıyoruz. Bu çerçevede Türkiye’de ilk kez “Yıkıcı Teknolojiler Hukuku” başlığıyla yapılmış olan etkinlikte de 22 Nisan 2017’de yer alıp[12] uzaydan yapay zekaya, mimariden 3 boyutlu yazıcılara, robotlardan oyun endüstrisine kadar pek çok alandaki yıkıcı teknolojik gelişmelerin hukuka yadsınamaz etkisini ele almıştık.
Bu vesileyle bizim de çok yakında yüksek lisans düzeyinde bu tür konuları inceleyeceğimiz ve güncel ve dinamik tartışmalar yapıp yeni bakış açıları yaratacağımızı umduğumuz “Yeni ve Yıkıcı Teknolojiler Hukuku”[13] (Emerging and Disruptive Digital Technology and the Law) dersini öğrencilerimizle paylaşıyor olacağımız müjdesini de buradan verelim.
Yıkıcı teknolojilerin gelişmekte olan piyasalardaki hukuki ve düzenleyici etkilerini inceleyeceğimiz bu dersimizde açıkça geleceğin hukukunu yani metaverse kavramını, blok zincirini, akıllı sözleşmeleri, NFTleri ve 2013 tarihli yüksek lisans tezimizde[14] konu edindiğimiz yapay zekayı örnekleriyle deneyimleyip; sosyal, politik ve hukuki çıktılarıyla birlikte bilişim ve teknoloji hukukundaki güncel doktrin, uygulamalar ve gelişmeler çerçevesinde inceleyip tartışacağız.
Öyle ki yıkıcı etkileri olan bu yeni gelişen teknolojiler, içinde yaşadığımız dünyayı her gün yeniden şekillendiriyor ve bu yeniliği yönetmeye talip olan yasalar ve düzenlemeler de aynı hızla değişmeye ve senkronlanmaya çalışıyor. Dünyanın dört bir yanındaki işletmeler ve hukukçular bu teknolojilerin sunduğu zorluklara ve fırsatlara ayak uydurmak için mücadele ediyor.
Ortaya çıkan, bu yeni ve yıkıcı teknolojilerde kullanılan kavramlarının ve terimlerin anlaşılması; bunların hukuki etki değerlendirmesinin katılımcılar tarafından yapılabilmesi, bilgi toplumu ve dijital dünyadaki güncel gelişmelerin incelenmesini gerektirir. İçinden geçtiğimiz bu yeni düzen ve anılan yıkıcı teknolojiler, yeni bir Sorumluluk Hukuku geliştirmemizi, araştırmaları bu alana doğru kaydırmamızı ve de dünyada örneği az bulunan ve Türkiye’de de bilişim hukuku alanında yüksek lisans seviyesinde[15] ilk kez verilecek olan “Yeni ve Yıkıcı Teknolojiler Hukuku” dersimizin katılımcıların bu alanda araştırma yapmasını gerektirecektir. Bu da bilimden/bilişimden/teknolojiden “anlayan” uzman hukukçu ve hukuktan “anlayan” bilişimci-teknolojist uzman arayışımızda bizi ulaşmak istediğimiz hedefe bir adım daha yaklaştıracağını umduğumuz bir çaba olarak görülmelidir.
[1] https://nakamotoinstitute.org/bitcoin/ , “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System” Satoshi Nakamoto, 31 Ekim 2008
[2] https://www.internetandtechnologylaw.com/metaverse-nfts-web-3/ , “NFTs, Web 3.0 and the Technologies Enabling the Metaverse”, Riaz Karamali, Joel Simon, 1 Aralık 2021
[3] https://www.theverge.com/22588022/mark-zuckerberg-facebook-ceo-metaverse-interview , “Mark in the Metaverse: Facebook’s CEO on why the social network is becoming ‘a metaverse company’”, Casey Newton, 22 Temmuz 2021
[4] https://www.serhatkoc.com/wp-content/uploads/2022/01/Antalya-BAM-Karari_DijitalMiras.pdf, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2020/1149 E., 2020/905 K. numaralı ve 13 Kasım 2020 tarihli kararı
[5] https://www.serhatkoc.com/wp-content/uploads/2022/01/Yargitay_Karari_Oyun-Karakterinin-Calinmasi_2020.pdf , Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin 2019/9265 E., 2020/258 K. numaralı 8 Ocak 2020 tarihli kararı
[6] https://www.serhatkoc.com/wp-content/uploads/2022/01/Kripto-Para-Hesabi-Haczi_Karari_2021.jpg , İstanbul 14. İcra Dairesi’nin 5 Mart 2021 tarihli söz konusu birinci haciz ihbarnamesi
[7] https://www.dunya.com/finans/haberler/turkiyede-ilk-kripto-paraya-haciz-geldi-haberi-618511 , “Türkiye’de ilk: Kripto paraya haciz geldi. Borçlunun kripto parası haciz işlemi için menkul kıymet olarak sayıldı.”, Dünya Gazetesi’nin konu hakkındaki 20 Nisan 2021 tarihli haberi
[8] https://twitter.com/BinanceTR/status/1435708880458297344 , Binance TR’nin 8 Eylül 2021 tarihli açıklaması
[9] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiyede-kripto-varlik-platformlarina-yonelik-ilk-ceza-geldi/2457158 , “Türkiye’de kripto varlık platformlarına yönelik ilk ceza geldi.”, 25 Aralık 2021
[10] https://twitter.com/BinanceTR/status/1474752942737694723 , Binance TR’nin 25 Aralık 2021 tarihli açıklaması
[11] https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/30112021092825112021-1229pdf.pdf, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesi Kararı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığı, Karar Tarihi : 25.11.2021, Karar No : 1229
[12] https://www.facebook.com/events/661563770697148/ , “Yıkıcı Teknolojiler Hukuku – #GelecekBurada 5” adlı etkinlik, 3Dörtgen, 22 Nisan 2017
[13] Bu konuyu/başlığı/durumu net bir şekilde adresleyip açıklayan en eski tarihli akademik çalışma için bakınız, https://scholarship.law.georgetown.edu/facpub/1878 , “Disruptive Technologies and the Law”, Neal K. Katyal, 2014, Georgetown Law Faculty Publications and Other Works
[14] https://www.serhatkoc.com/wp-content/uploads/2016/02/Avukat_Serhat_Koc_Sosyal_Medya_Hukuku_YukseK_Lisans_Tezi.pdf , “Hukuksal Bağlamda Sosyal Medya Analizi Ve Kıyaslamalı Mevzuat Önerileri”, “Legal Analysıs Of Socıal Medıa And Comparatıve Legıslatıve Solutıon Proposals”, Serhat Koç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Yüksek Lisans Programı, Bilişim Ve Teknoloji Hukuku, Yüksek Lisans Tezi, 2013, Tez Danışmanı: Prof. Dr. Aslı Tunç
[15] https://okan.edu.tr/yukseklisansprogramlari/bolum/454/bilisim-hukuku/ , İstanbul Okan Üniversitesi Bilişim Hukuku Yüksek Lisans Programı